DALIŞ HASTALIKLARI VE RİSKLERİ

 Aşağıdaki dalış hastalıkları her dalıcı için sualtında bir risk oluştursa da tüplü dalış sanıldığı kadar tehlikeli bir aktivite değildir. Hatta yüzme sporu kadar tehlikeli olmadığı söylenmektedir. Yaklaşık 13 yıldır profesyonel bir dalıcı olmam ve çok sık dalmama rağmen dalış hayatımda bu hastalıkların ya da herhangi bir dalış kazasının başıma gelmemesi bir tesadüf değildir. Profesyonel Dalış Eğitmenleri Birliği (PADI)’nin dalış kazaları istatistik bilgilerine göre, tüplü dalış kazalarının oranı bowling sporunda yaşanan kazaların oranına eşittir. Aşağıda özetlediğimiz hiçbir dalış kazası durup dururken başınıza gelmez. Dalış eğitiminizi TSSF tarafından yetkilendirilmiş eğitim merkezlerinden alın ve yetki belgelerini mutlaka görün. Size öğretilen dalış kurallarına uyun ve sportif dalış planlama cetvellerinin limitlerinden uzak durun. Bu sporu bilinçli, eğitimini alarak, kurallara uyarak ve kendi limitleriniz dahilinde yetkili bir dalış merkezi ve işinin ehli bir profesyonel eşliğinde yaparsanız, tüplü dalışın sanıldığının aksine çok güvenli ve keyifli bir aktivite olduğunu göreceksiniz.

 

ISI İLETİMİNDEN DOĞAN PROBLEMLER

 

Isı kaybını azaltmak için dalgıçların su içinde elbise giydiklerini biliyoruz. Elbisenin giyilmesi ile çok sıcak bir günde kızışma veya uygun elbise seçilmemesinden dolayı aşırı ısı kaybı her zaman karşılaşılabilecek bir durumdur. Eğer bu gibi durumların sonucu bir problem ortaya çıkıyorsa kurtarıcının bu durumu düzeltmesi gerekmektedir. Şimdi bu tip olayları daha detaylı inceleyelim.

 

ISI ŞOKU

 

Bu olay bünyeye alınmış su ve tuzların terleme ile kaybedilen miktarı karşılayamadığı anda ortaya çıkar. Kaygan ve solgun deri, aşırı yorgunluk, zayıflık ve olduğu yere yığılma arzusu olayı karakterize eder. Isı şokunda vücut hareketi hemen normal seviyede olduğu halde aşırı ve çok terleme, zayıf ve hızlı nabız görülür. Bulantı, baş dönmesi, bayılma veya kramplarda görülebilir. 

Isı şoku durumlarında ilk değerlendirme ile müdahaleye başlanılmalıdır. Dalgıç elbisesi derhal çıkarılmalı ve kazazedenin başı ve gövdesi aynı seviyede veya baş gövdeden biraz daha aşağı olacak şekilde olmalıdır. Yatırılacak yer serin bir yer olmalı ancak kazazedenin üşümemesine özen gösterilmelidir. Eğer kazazede kendinde ise tuzlu su veya diğer sıvı içecekler verilmelidir. 

Genellikle hasta 30 dakika içerisinde kendine gelir, ancak vücut ısısı artarsa veya şuurda bir azalma olursa hasta hemen bir ilkyardım merkezine nakledilmelidir.

 

HAVALE

 

Havale çevre şartlarının vücutta olması gereken normal ısı kaybını durdurduğu an ortaya çıkan bir durumdur. Bu halde beyindeki ısı algılama merkezi alt üst olduğundan terleme durur ve vücut ısısı tehlikeli bir şekilde yükselmeye başlar. Çok sığ rastlanmasına rağmen havale, hayati tehlike olan ve derhal ilkyardımı gerektiren bir vakadır.

Havale geçiren bir kazazede sıcak, kuru tene, hızlı ve kuvvetli bir nabza sahiptir. Vücut sıcaklığı 39 - 40 C dereceye kadar çıkabilir. Ani bayılmalar ve kasılmalar görülebilecek belirtilerdir.  

Kazazedenin vücut sıcaklığı derhal ve çok çabuk düşürülmelidir. Bunun için derhal soğuk su içine sokulan kazazedenin vücut sıcaklığı 38 C derece mertebelerine düştüğünde sudan çıkartılmalı ve aynı ısı şokundaki gibi ilkyardım tatbik edilmelidir. Havale geçiren bir kazazede mutlaka tıbbi bakımdan geçmelidir.

 

HİPOTERMİ (VÜCUT ISISININ DÜŞMESİ)

 

Soğuk su içinde ısı kaybı vücut sıcaklığının düşmesine sebep olur. Her ne kadar elbise bu ısı kaynağını azaltsa da uygun olmayan bir elbise veya çok soğuk bir su, aşırı ısı kaybı sebebiyle vücut ısısının düşmesine sebep olur. 

İlave olarak yaş ilerlemesiyle oluşan dolaşım yetersizlikleri problemin büyümesine sebep olur. Bilhassa ileri yaştakiler, çok soğuk ortamlarda dalarken dikkatli olmalıdırlar. 

Hipoterminin erken belirtileri titreme, hissizlik ve morarmadır. Daha ileriki durumlarda hareketlerde koordinasyonsuzluk, hissizlik, şaşkınlık ve bayılma ile karşılaşılabilir. Ayrıca hipotermi sonucu kalbin durması mümkündür. ayrıca ciddi hipotermi olaylarında nabız çok zayıf olup, bilekten hissedilmez. Bu gibi durumlarda nabzın boyun  yanından alınması ve ona göre kalp masajı tatbik edilmesi lazımdır. 

Bu tip vakalarda ilkyardımın ilk hedefi vücut ısısını yükseltmektir. Eğer mümkünse kazazedenin gövdesi (kol ve bacaklar hariç) sıcak suya konulmalıdır. Suyun sıcaklığı yaklaşık 42 - 43 C derece sıcaklıkta sabit tutulmalıdır ve kazazede iyileşme belirtileri gösterene kadar beklenmelidir. Kolların ve bacakların sıcak suya sokulmaması lazımdır. Çünkü ısı kaybını azaltmak için büzüşen kol ve bacak damarlarındaki soğuk kan damarların ısı ile açılması kalbe soğuk halde gelebilir ki bu bazı kalp aksaklıklarına yol açabilir(Hayati tehlike durumu ortaya çıkabilir).

Sıcak su içindeki kazazedenin durumunda olan iyileşme ile kazazede sudan çıkarılır ve bir battaniye sarılarak sıcak tutulur. Eğer sıcak su bulunmazsa bir şekilde kazazedenin gövdesini ısıtmak lazımdır. Kazazede bir şeyler içebilecek kadar kendini iyi hissettiğinde derhal sıcak ve kafeinsiz bir takım şeyler içirilmelidir. Fakat her ne şart ve şekil altında olursa olsun, alkollü içki verilmemelidir. Çok ciddi hipotermi olaylarında acilen doktor kontrolü gereklidir.

 

DENİZ CANLILARINDAN GELEN CİDDİ YARALANMALAR

 

Dalgıçlar birçok deniz canlılarının zehirli sokma ve yaralanmaları ile karşılaşabilirler. Mesela deniz anaları, çiçina, iskorpit veya dragonya tipi balıklarla temas "sokulma" olayını yaratabilir.    

Sokulmada zehrin şiddeti hayvanın cinsine göre değişirse de  bazı şiddetli zehirlerin solunumun hatta kalbin durmasına bile yol açtığı görülmüştür. Fakat bu tip vakalar çok nadirdir.

Belirtiler genellikle sokan hayvanın cinsine bağlı olmakla beraber genelde şöyle özetlenebilir.

1.            Bir delik şeklinde veya sokan hücrelerin tahriş ettiği bir bölge,

2.            Kaşınan veya sancı veren çok şiddetli acı,

3.            Bayılma, halsizlik, bulantı ve şok,

4.            Lokal şişme, iltihaplanma, yumrulaşma,

5.            Düşünmede zorluk,

6.            Yayılan (yaradan etrafa) bir hissizleşme,

7.            Kısmi felç,

8.            Kasılmalar,

9.            Nefes zorluğu ve durması,

10.        Kalp durması

 

Sokmalara karşı ilk yardım, sokulan kısmı yabancı maddelerden temizlemek üzere alkol veya soğuk su ile yıkamakla başlar. Sonra yara 40 - 42 C derece sıcak suya sokularak yaklaşık yarım saat beklenir (zehrin nötralize olması için). Eğer sokulan el, kol, bacak gibi bir uzuv ise bu kısım kalpten daha aşağı olacak şekilde tutulmalıdır. Şok tedavisi hemen uygulanmalıdır.  Çünkü bayılma çok sık görülen bir haldir. Çiçina sokmalarındaki zehir, bilinen tek alkalik zehir olup, asidik bir çözelti (mesela sirkeli su) ile nötralize edilmelidir. Yaralı devamlı kontrol altında tutulmalı ve doktor yardımı mümkün olduğu kadar çabuk sağlanmalıdır. Yara ancak ağrının geçmesinden sonra kapatılmalıdır. 
Bazı denizanası cinsleri (portu gu ese man - of - war) sokmalarıyla çok tehlikeli durumlar yaratabilirler. Bu gibi durumlarda ilkyardımın derhal başlatılması şarttır. Bayılma olayı sebebiyle yaralı derhal sudan çıkartılmalıdır. Zehri nötrolize edebilecek bir solüsyon (mesela sirke) hemen sokulmuş bölgeye tatbik edilmelidir.  Bu tatbikat aynı zamanda yara civarında bulunan ve daha henüz patlamamış diğer sokucu bölgeleri de nötrolize etmesi yönünden de önemlidir. sulandırılmış amonyak veya içme sodası da solüsyon olarak kullanılmaktadır.
Çok acil durumlarda doktor tedavisi şarttır.  

 

BOĞULMAYA YAKIN HAL

 

Su sporları ile ilgili kazaların büyük bir kısmının sebebi boğulmaktır. Teknik olarak düşünüldüğünde boğulma, kazazedenin nefessiz kalma sonucu (Asphyxia) ölmesidir. Boğulmaya yakın hal ise aşağı yukarı aynı şey olmakla beraber bu halde kazazede daha ölmemiştir ve uygun yöntemlerle tekrar hayata kazandırılabilir.

Boğulma olaylarının küçük bir yüzdesi su gırtlağa (Larynx) girerek ses tellerinde bir spazma sebep olur ki bu da suyun ciğerlere gitmesine mani olur. Ama yine de genelde kazazedenin ciğerlerine az miktarda su gider ve bu olay da şiddetli bir fizyolojik reaksiyona sebep olur. Bu reaksiyonların en belirli olanları da kanda değişme (Hypokemia) ve yine kandaki asit ve baz seviyelerinin değişmesidir.

Geçmişte boğulmanın tatlı veya tuzlu suda olmasının kurtarıcı yönünden mutlaka bilinmesi gerektiğine inanılırdı. Fakat son tecrübelerin ışığında boğulmaya yakın halde kurtarıcı yönünden kazanın ne tip suda geçtiğinin hiç önemli olmadığı ve iki tipinde birbirine çok benzediği fark edilmiştir.

Boğulmaya yakın halde belirtiler kazanın ciddiyetine bağlı olarak değişir. Genellikle öksürme, nefes darlığı, çok hızlı soluma morarma hafif durumlarda görülen durumlardır. Baygınlık, kasılmalar, nefes durması, kalp durması, kanlı tükürük daha ciddi bir durum ifade eder.

Kazazedenin su altında kalma zamanı kazazedenin fizyolojik durumu ile doğru bilgiler vermez. Mesela beyin dokuları her ne kadar 4-5 dakikadan fazla kalamaz ise de bu zaman soğuk sularda (13 C derece veya az) vücudun oksijen ihtiyacının az olması sebebiyle daha da uzayabilir. Bu olayda yaşta ayrıca bir faktördür. Derinlerde vücuttaki yüksek kısmi oksijen basıncı da bu zamanı arttırıcı bir faktördür. İşte bu çeşitli faktörler sebebiyle sualtında 40 dakika nefessiz kalmış kişilerin bile hayata kazandırıldığı olmuştur. Nitekim tecrübelere ve bu olaylara dayanarak soğuk suda mümkün olduğu kadar genç bir kişinin nefessiz yaşayacağı süre daha uzun olacaktır diyebiliriz.

İşte bu sebeple sudan çıkarılmış ve görünüşü ile ölü görünen bir kazazedeye bile CPR teknikleri denemeliyiz. Bu arada kazazedenin ciğerlerindeki suyu boşaltmak için vakit kaybetmemeli ve kaybetmeye karşı tedbirli olmalıyız. Boğulma olayından sonra tekrar solumaya başlamış bir kazazedeye tatbik edilmesi gereken bir takım
İlave teknikler daha vardır. Önce kazazedenin mevcut olabilecek yaraları kontrol edilmelidir.

Kazazede ne kadar iyi hissederse hissetsin bazen boğulma olaylarında 6 saat sonra bile fizyolojik komplikasyonlar çıkma ihtimali vardır. Bu sebeple kazazede doktor kontrolüne kadar devamlı göz önünde tutulmalıdır. Bu problemlerin en çok görüleni teneffüs yollarında enfeksiyondur.

 

NİTROJEN NARKOZU

 

Dalış derinliğini sınırlayan en önemli etmendir. Genellikle 30 metre altında oluşan entellektüel yeteneklerin ve sinir kas becerilerinin bozulması ile ruhsal ve davranışsal değişimlerdir. Belirtiler bazı dalıcılarda 30 metreden daha az derinliklerde bile görülebilir. İnsandan insana aynı derinlikteki belirtiler değişebileceği gibi aynı kişide günden güne de fark eder. Nitrojen narkozundan en erken ve en çok etkilenen yüksek beyin işlevleri yani öğrenme, değerlendirme ve karar verme, dikkat, konsantrasyon gibi fonksiyonlardır. Derinliğe göre belirtiler şöyledir;

Bu belirtilerin görülmesinde en önemli mekanizma gazların yağda eriyebilme özelliği olması ve sinir hücresi zarlarında eriyen nitrojenin aksonlarda belirli bir genişleme yaratarak sinir iletisini yavaşlatmasıdır. Bundan kaçınmak için nitrojen yerine helyum( helyum- oksijen karışımı HELIOX ya da helyum-nitrojen- oksijen karışımı TRIMIX ) kullanılabilir ancak çeşitli dezavantajlar ve pahalı olmaları nedeniyle pek pratik değildir. Bu durumda korunmak için yapılabilecekler narkoz düşünülerek düzenlenmiş derinlik sınırlarını aşmamak ve alkol ve dikkat dağıtıcı ilaç kullanma, dalış öncesi yorgun ya da sıkıntılı olma gibi kolaylaştırıcı faktörlerden uzak durmaktır.

 

CiĞER GENLEŞMESİNDEN OLUŞAN YARALANMALAR

 

Bu tip yaralanmalar tüplü dalışlarda dalgıcın nefesini tutarak yükselmesi sonucu havanın ciğerlerin bir noktasında sıkışıp kalması ve yükselme ile genleşmesi sonucu olur.

Genleşmenin olduğu yere göre birkaç değişik şekli vardır bu tip yaralanmaların. Bunlar: Atardamar tıkanmaları (hava enbolisi), ciğerin durması (pneumothorax), deri altında hava (göğüs veya boyunda mediastinal veya subcutaneous emphysema). Bu tip emboliler hayati tehlike olan yaralanmalardır, derhal tıbbi müdahaleyi gerektirir. Bu bakımdan kazazedenin süratle hastaneye nakli gerekir. Eğer nakil esnasında hava yolu kullanılacaksa kazazedenin daha alçak basınca maruz kalmamasını sağlamak lazımdır. Bu da uçaklarda ya kabin basıncını ayarlamakla yapılır ya da uçuş yüksekliğinin 800 feet i aşmaması gerekir.  

Önemli : Basınç hastalıkları olan kazazedeler mutlaka oksijen solutulmalı ve mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde ilkyardım merkezine iletilmelidir. Bu arada kazazede hiçbir zaman yalnız bırakılmamalı ve arkadaşı da onunla beraber ilkyardım merkezine gitmelidir. Bu tip olaylarda hiçbir zaman su içinde tedavi düşünülmemelidir.

 

HAVA ENBOLİZMASI (Atardamar Tıkanması)

 

Hava embolizması ciğer genleşmelerinden olan yaralanmaların en ciddisi olup, maalesef sadece nefes tutmaktan meydana gelir. Olay alveollerin genişleyen havayla patlaması sonucu havanın küçük kılcal damarlara girmesiyle olur. Bu hava kabarcıkları daha sonra kan dolaşımı ile kalbin sol tarafına ve ana atardamarla vücuda geri gönderilir. Kabarcıklar kalbi çalıştıran kasları besleyen kroner damarlara da gelebildiği gibi genellikle beyni besleyen carotid atardamarlarla da taşınırlar.

Atardamarlar küçüldükçe re latif olarak büyüyen hava kabarcığı bir noktada bütün damarı kaplar. Bu noktadan itibaren kan dolamışı engellenir. Hava embolizması belirtileri genellikle su üstüne çıkıştan 5 dakika sonra belli olur. Bu belirtiler inme belirtilerine çok benzer olup, görme bozukluğu, baş dönmesi, ani bayılma ve refleksleri kaybetmedir.

 

MEDIASTINAL EMPHYSEMA

 

Bu tipte hava, ciğerler arası veya etrafında sıkışır. Mediastinun denen kalbi ve diğer ana damarları da ihiva eden bu bölgede sıkışan hava ile ciğerlere ve kalbe basınç yapar. Hava enbolisi kadar tehlikeli olmamakla beraber yine de ciddi bir durumdur. Belirtileri göğüs kemiğinin altında sancı, nefes almada zorluk, morarma ve şoktur.

 

SUBCUTANEUS EMPHYSEMA

 

Zedelenen ciğerden kaçan havanın deri altında ve boyun bölgesinde toplanması ile olur. Hakikatte bu tipin isminin anlamı da Deri Altında Havadır. Belirtileri boyunda bir şişlik hissetmek, seste değişme, boyunda şişme ve deride dokunulduğunda sanki sertleşme yapar. Ayrıca nefes almada ve yutkunmada güçlük meydana gelir.

 

PNEUMOTHORAX (Ciğerin Durması)

 

Zedelenen ciğerden sızan havanın ciğer ile ciğer zarı (Pleurallining) arasında birikmesi ile ortaya çıkan bir durumdur. Hava birikimi yükselme esnasında genişlemesi sonucu ciğerin tamamen veya kısmen durmasına sebebiyet verebilir. Hatta bazı ciddi vakalar kalbin durmasına bile sebebiyet verebilir. Başlıca belirtileri şiddetli göğüs sancıları, nefes almakta güçlük, muntazam olmayan nabızdır.

DEKOMPRESYON HASTALAĞI (VURGUN)

Dekompresyon hastalığı veya Benda hastalığı diye de bilinen bu hastalığın temelinde yeterli olmayan dekompresyon yatar. Nitekim basınç altında dalgıcın dokularına sıvı olarak giren azotun, basıncın ani kalkması sonucu solunum yoluyla dışarı atılmaya fırsat kalmadan dokulara kabarcık halinde dönüşmesi sonucunu yaratır. Bu kabarcıklarda bilhassa kan damarlarında kan dolaşımını engelleyerek dokulardaki oksijen alış verişine mani olurlar.

Vurgunun belirtileri hakikatte çok değişik şekillerde oluşabilir, birçok yönden hava embolisinin belirtilerine benzeyebilir. Belirtiler genellikle kabarcıkların yeri ve büyüklüğüne bağlı olmakla beraber çoğu zaman eklemlerde bir sancı en çok görülen şeklidir. Bazı ağır vakalarda vurgun, sinir sistemine tesir ederek aşırı halsizlik, idrar yapmama, görmede bozukluk, vertigo, duymada ve konuşmada bozukluk, inme, hissin kaybolması ve baygınlık gibi belirtileri ortaya koyar. Azot kabarcıklarının akciğerlerde toplardamarı tıkaması “tıkanma” dediğimiz bir olaya yol açar ki bu da nefes darlığı, göğüste sancı, kontrol edilemeyen bir öksürüğe sebep olur. Tıkanma vurgunun çok ciddi ve ağır bir şeklidir.

Vurgun vakalarının hemen hemen yarısının belirtileri yüzeye çıktıktan sonra 30 dk. İçinde çıkar Aşağıdaki cetveldeki karşılaştırmalar hava embolizması ile vurgun arasındaki farkları izah etmektir.

Vurgunun tahribatını yok edebilmek için derhal müdahale şarttır. Bunun içinde kazazedenin derhal bir hastaneye nakli ile başlanmalıdır. Gereken ilkyardım hastaneye giderken yolda tatbik edilmelidir. Sadece eklem yerlerinde olan sancı hallerinde oksijen solunması vücuttaki fazla azotun atılmasına yardımcı olur. Bu arada aspirin hariç hiçbir ağrı kesici kullanılmamalıdır. Birçok otoriteler vurgun olaylarının başlarında kazazedeye iki aspirin verilmesini tavsiye ederler. Bu aspirin ağrı kesici özelliğinden çok kandaki pıhtılaşmayı azaltmasından dolayıdır. Nitekim vurgunun diğer tahribatının yanında kandaki pıhtılaşmayı da arttırdığı için aspirin burada kanı normal hale getirmeye çalışacaktır. Ağır vurgun olaylarında ciğer zedelenmelerindeki ilkyardım teknikleri tatbik edilmelidir. Ayrıca kazazede devamlı kontrol altında tutulmalıdır.